11 Temmuz 2020 Cumartesi

Türk Beşleri

GİRİŞ
Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal, siyasal alandaki gelişmelerin yanı sıra kültürel anlamda da çokça değişiklik yaşanmıştır. Kabul edilen Tevhid-i Tedrisat (öğretimde birlik) Kanunu’na göre, Türkiye’nin her yerinde halka aynı düzeyde eğitim verilmeli, müzik eğitimi eskisi gibi sadece görüp öğrenme ve kulak yoluyla değil; belirli bir düzenle, nota ve kitaplarla yapılmalıdır. Batı çok sesli müzik sistemini öğrenip kendi ulusal kültürüyle yorumlayarak ulusal bir sanat anlayışı yaratacak yeni müzisyenler yetiştirmek için Türk hükümeti, yetenekli Türk gençlerine burs vererek onları Avrupa kentlerine eğitime yollamıştır. Her biri birbirinden yetenekli Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses farklı ailelerden doğup farklı eğitimler almış olsalar da, ortak özellikleri eğitimleri bittiğinde Türkiye’ye dönüp Türkiye’nin çok sesli müziğinin temelini atmış olmalarıdır.
Saygun, Akses, Erkin, Macar besteci Bela Bartok ile birlikte Anadolu’ya bir gezi düzenlemişler, çok sayıda halk türküsünü derleyerek notaya dökmüşlerdir. Pek çok halk türküsü, çok sesli müzik ile harmanlanarak yeniden yazılmıştır. Ayrıca beş besteci tarafından bestelenen pek çok eserin halk hikayelerini konu aldığı görülür. Dünyanın pek çok ülkesinde de icra edilen, Türk Çok Sesli Müziği’nde ilkleri oluşturan yaratılarının yanı sıra bu değerli besteciler, ilk Türk Konservatuvarlarının kurulmasına da destek olmuş ve bu konservatuvarlarda yıllarca öğrenciler yetiştirmiştir. Saygun, Erkin, Rey, Alnar ve Akses’e, ilk defa, müzik yazarı ve eğitimcisi Halil Bedii Yönetken tarafından, Rus Beşleri ve Fransız Altılıları ekollerinden esinlenerek “Türk Beşleri” yakıştırması yapılmış, ve bu besteciler bu şekilde anılmaya başlanmıştır. [6]
Türk Beşleri yapıtlarında Türk müziğinin etkilerini fazlasıyla bulundursalar da, karakter itibariyle birbirinden ayrıldıkları noktalar da vardır. Debussy’nin öğrencisi Marguerite Long ile çalışmış Cemal Reşit Rey’de ve onun gibi Paris’te eğitim görmüş Ulvi Cemal Erkin’de Debussy izlenimciliği etkileri görülür. Ahmet Adnan Saygun, Fransa’da eğitim görürken yazdığı ilk dönem eserlerinde Debussy-Ravel izlenimciliğini [7], sonraki eserlerinde pentatonizmi, Türk müziğinin makamsallığını, aksak ritimleri ve Tasavvufi öğeleri [11] kullanır. Eserlerinde post-romantizm etkileri görülen, tek bir tonaliteye bağlı olmadığı eserlerini “a-modal” şeklinde tanımlayan Necil Kazım Akses [8], “içlerinde yeniliklere en açık olan” olarak anılır. [7] Hasan Ferit Alnar, çok sesli müzik öğrenmeden önce Türk müziğine hakim bir kanun virtüözü olduğu için, diğer dört besteciden, geleneksel müzik öğelerini, ve hatta enstrümanlarını, yapıtlarında kullanmasıyla ayrılır. Bu çalışmada, Türk Beşleri’nin hayatları ve bestecilik yönleri kısaca incelenecektir.
1. AHMET ADNAN SAYGUN (1907-1991)
İzmir doğumlu besteci köklü bir aileden geliyordu. Eğitim aldığı “İttihat ve Terakki Numune Sultanisi” okulunda ilk müzik eğitimini alarak piyano ve nazariyat öğrendi. Çok genç yaşında bir Fransız ansiklopedisinden müzikle ilgili makalelerin çevirisini yapmış, kırtasiye, postane, su şirketi gibi çeşitli yerlerde çalışmış, ilk ve orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yapmıştır.
Besteci 1928 yılında, hükümetin yetenekli müzisyenler için ikinci defa açtığı sınavı kazandı ve devlet bursuyla Paris’e gitti. Yazdığı Op.1 Divertissement isimli orkestra eseri Paris’teki bir beste yarışmasında ödül almış, Paris, Varşova, Rusya ve Belçika’da icra edilmiştir.
Saygun 1931 yılında Türkiye’ye döndü ve bir süre Musiki Muallim Mektebi’nde müzik öğretmenliği yaptı. 1934’te Atatürk’ün isteğiyle, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’yi ziyareti şerefine ilk Türk operası olan Özsoy Operası’nı yazmıştır. Aynı yıl Atatürk’ün yeni bir opera sipariş etmesiyle Taş Bebek operasını yazdı. Sağlık sebepleriyle İstanbul’a giden Saygun’un Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Musiki Muallim Mektebi’ndeki görevlerine, görevini ihmal ettiği gerekçesiyle son verildi. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda öğretmenlik yaptı. 1936 yılında Macar besteci- etnomüzikolog Bela Bartok ile birlikte çıktığı Anadolu gezisinden elde ettiği araştırma sonuçlarını “Bela Bartok’un Türkiye’deki Halk Müziği Araştırmaları” başlığında kitaplaştırdı. 1942’de yazdığı Yunus Emre Oratoryosu en önemli eseri kabul edilir ve dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiştir. 1971 yılında çıkan Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk defa Ahmet Adnan Saygun’a Devlet Sanatçısı ünvanı verildi. Saygun 1991 yılında pankreas kanserinden hayatını kaybetti.
Saygun’un Türkiye’de yarattığı eserlerde, pentatonizm, antik modlar ve geleneksel makam dizileri etkin olmuştu. Saygun, her ne kadar sonradan bu fikrinin yanlış olduğunu fark etse de, “Türk Halk Musikisinde Pentatonizm” başlığıyla da yayımladığı raporda, pentatonizmin Türk ırkının müzikteki damgası olduğunu yazmıştı. Saygun, dünyadaki çağdaşlarının takip ettiği Çağdaş Müzik akımından hiç hoşlanmamış, bu tür “bilgisayar müziklerini” “gülünç ve gösterişli saçmalıklar” olarak tanımlamıştır. [8]
Eserleri
Piyano : Suit (1931), İnci’nin Kitabı (1934), Sonatina (1938), Anadolu’dan (1945), Aksak Tartılar Üzerine 12 Prelüd (1967), Ballad – iki piyano için (1975), Poem – üç piyano için (1986)
Şan ve Piyano : Üç Türkü – bas ve piyano için (1945), Üç ballad – ses ve piyano için (1955), Dört Lied – ses ve piyano (1977), İnsan Üzerine Deyişler (1977, 1978, 1979, 1983, 1984)
Opera : Özsoy (1934), Taş Bebek (1934), Kerem (1952), Köroğlu (1973), Gılgameş (1970)
2. ULVİ CEMAL ERKİN (1906-1972)
İstanbul’da doğan bestecinin babası üst düzey bir bürokrattı. İlk müzik derslerini annesinden aldı. 1925 yılında yetenekli müzisyenler için açılan sınavı kazandı ve Paris’e gitti. 1930 yılında Türkiye’ye döndü ve Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenlik yaptı. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda piyano bölüm başkanlığı, ardından konservatuvar müdürlüğü görevlerine atandı.
Necil Kazım Akses ile birlikte çok sayıda opera eserinin Türkçe’ye çevrilmesini sağladı. 1943 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği beste yarışmasına “Köçekçe” ve “Piyano Konçertosu” eserleriyle katıldı. Yarışmada, Ahmet Adnan Saygun ve Hasan Ferit Alnar ile birlikte ödülü paylaşan Piyano Konçertosu Berlin’de de sahnelendi. Başarıları nedeniyle sanatçı, “Devlet Sanatçısı” ünvanına layık görüldü ve Fransa ve İtalya’da onur ve liyakat nişanlarına sahip oldu. Erkin 1972’de Ankara’da yaşamını yitirdi.
Erkin’in ilk eserlerinde izlenimcilik etkisi görülürken, Türkiye’de yazdığı eserlerde yoğun bir Türk müziği etkisi vardır. En bilinen eserlerinden Köçekçe Suiti, geleneksel Köçekçe takımı türünden dönüştürülmüştür.[9] Bestelediği pek çok piyano eseri, Türkiye’nin ilk kadın konser piyanisti olan eşi Ferhunde Erkin tarafından icra edilmiştir.
Eserleri
Piyano : Piyano Konçertosu - Piyano ve orkestra için (1942), Senfoni Konçertant – Piyano ve orkestra için (1966), Beş Damla (1931), Duyuşlar (1937), Sonat (1946), Altı Prelüd (1965-66)
Şan ve piyano : 6 Halk Türküsü (1936)
Şan ve orkestra : Bülbül, Ayın Ondördü (1932), Yedi Halk Türküsü – basbariton ve orkestra için (1939), Konservatuvar Marşı –Necil Kazım Akses ile birlikte (1940)
Koro : İki sesli halk şarkıları (1936), 6 Halk Türküsü (1945), 10 Halk Türküsü (1963)
3. CEMAL REŞİT REY (1904-1985)
Kudüs’te doğan bestecinin ailesinin Osmanlı sarayıyla yakın ilişkileri vardı. İlk müzik eğitimini annesinden aldı. Babasının tayini ile ailesi İstanbul’a taşındı. Siyasi sebeplerden dolayı ailecek önce Fransa’da, Birinci Dünya Savaşı başlayınca da Cenevre’de yaşadılar. Paris’te yaşadığı zamanlarda bestecinin yeteneğini keşfeden Gabriel Fauré onu, uzun yıllar boyunca yetiştirecek olan Marguerite Long’a yönlendirdi.
1919’da babasının atanmasıyla bestecinin ailesi İstanbul’a döndü. Rey ise 1920’de müzik eğitimine devam etmek için Paris’e döndü. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’ye dönen besteci İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda öğretmenlik yaptı.
Besteci Türk halk ezgilerini kullanarak besteler yaptı. Ağabeyi ile birlikte çalışarak pek çok uvertür ve operet besteledi. Cumhuriyetin 10. Yıl dönümü için bestelediği Lüküs Hayat, en çok bilinen operetidir. Aynı yıl Onuncu Yıl Marşı’nı bestelemiştir. Besteci, Ankara Radyosu’nda, İstanbul Şehir Orkestrası’nda şeflik, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğretmenlik gibi görevler de üstlendi. Rey’e 1981’de Devlet Sanatçısı ünvanı verildi. 1985’te hayatını kaybetti.
İlk dönem eserlerinde izlenimcilik etkisinde bulunan Rey’in, Türkiye’ye döndükten sonra halk müziği motiflerini eserlerinde çokça kullandığı, hatta kimi zaman birebir alıntı yaptığı görülür. [10] Kariyerinin son döneminde Rey, Doğu ve Batı müziklerini kendi mistik, gizemli potasında erittiği senfonik şiirler, operetler, çok sesli koro eserleri, opera ve şan orkestrasyonları yazmıştır. [6]
Eserleri
Piyano : Anadolu Türküleri üzerine 6 parça (1928), Anadolu Halk Dansları üzerine 6 parça(1930-31), Sonat (1936), Fantezi (1948)
Şan ve piyano : Je Me Demande (1919), Au Jardin (1923), 12 Anadolu Türküsü (1925-26), Dört Melodi (1956)
Opera : Sultan Cem (1924), Çelebi (1942-45)
Operet/müzikal : Üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1932), Yaygara 70 (1969), Uy balon dünya (1970)
4. HASAN FERİT ALNAR (1906-1978)
İstanbul’da doğan bestecinin ailesinde Türk musikisine yoğun bir ilgi mevcuttu. Çocuk ve genç yaşlarda kanun ve kemençe çaldı, “Kanuni Ferit Efendi” adıyla yurt içi ve yurt dışı sahnelerde konserler verdi. 1923’te Türk sanat musikisi bestecisi Hüseyin Sadettin Arel’den aldığı armoni dersleri, ardından Edgar Manas’tan aldığı armoni, kontrpuan, füg, piyano dersleri bütün hayatını değiştirdi.
Besteci Güzel Sanatlar Akademisi’nde sürdürdüğü mimarlık eğitimini Viyana’da müzik eğitimi görebilmek için bıraktı. Viyana Devlet Müzik Akademisi’nde Joseph Marx, Oswald Kabas gibi isimlerle çalıştı. Orada bestelediği bazı eserler Viyana’da ve İstanbul’da seslendirildi.
Film müziği alanında işler yapan besteci, Muhsin Ertuğrul ile tanıştı. Muhsin Ertuğrul’un verdiği bir operet siparişi üzerine, bir Fransız komedisini uyarlayarak “Yalova Türküsü”nü yazmıştır. Alnar 1932’de Türkiye’ye döndü. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda orkestra şefliği, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda müzik tarihi öğretmenliği, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda şeflik yaptı. Ayrıca Münih Filarmoni, Viyana Senfoni, Stuttgart Radyo, Atina Senfoni, Sofya Senfoni gibi yurtdışındaki pek çok orkestraya konuk şef de olmuştur.
Alnar’ın Türk Musikisi’nden gelen bir besteci olması, ilk defa, geleneksel bir çalgının, Kanun’un, bir konçertoda – “Kanun ve Yaylı Sazlar Orkestrası için Konçerto”- solo yer almasına olanak sağladı. Bu konçerto Viyana Radyosu ve Texas Üniversitesi’nde de icra edilmiştir. Pek çok operanın Türkçe çevirilerini de ülkemize kazandıran sanatçı Ankara’da hayatını kaybetmiştir.
Hasan Ferit Alnar, Türk Beşleri arasında Türk müziği motiflerini en yoğun kullanan besteci olmuştur. Viyolonsel için yazılmış ilk Türk konçertosu olan Viyolonsel Konçertosu’nda Hicaz makamı etkisi gözlemlenir. Kanun Konçertosu’nun ise ilk bölümü Giriftzen Asım Bey’in Rast Peşrevi eserinden esinlenmiştir. [9]
Eserleri
Piyano : Keman ve piyano için süit (1930)
Film müziği : İstanbul Sokakları (1931), Namık Kemal (1949), Halıcı Kız (1953)
Operet : Kelebek zabit – tek sesli (1922)
5. NECİL KAZIM AKSES (1908-1999)
İstanbul’da doğan besteci yedi yaşında keman dersi almaya başladı. Mesut Cemil ve Sezai Asal ile viyolonsel çalıştı, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Cemal Reşit Rey’den armoni dersleri aldı. 1926’da kendi olanaklarıyla gittiği Viyana Akademisi’nde okumasına, bir yıl sonra Türk hükümetinin verdiği burs destek oldu. Viyana Akademisi’nde yüksek lisansının yanı sıra Prag Devlet Konservatuvarı’nda da okudu. Her iki kompozisyon bölümünü de bitirdikten sonra 1934’te Türkiye’ye döndü. Besteci Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenlik yaptı, sonradan bu okulun Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüşmesi için çalıştı. Bu okulda sonradan kompozisyon öğretmenliği yaptı. Bunun yanı sıra ömrü boyunca Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Kültür Ataşeliği, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü gibi pek çok görev üstlendi.
Bestelediği “Ankara Kalesi, Senfonik Tarih” eseri yurt dışında plağa alınmış ilk Türk eseridir. Bunun dışında bestelediği pek çok eser dünyanın pek çok ülkesinde icra edilmiştir. Akses 1972 yılında Devlet Sanatçısı ünvanı almış, 1985 yılında Profesör olmaya hak kazanmıştır.
Necil Kazım Akses eserlerinde sürekli arayış içerisinde olmuş, bulduğu yeni teknikleri Halk müziği ile birleştirmiştir. Kullandığı Türk müziği ezgilerinin yazım şekline sadık kalmış, bu eserlerin çok seslendirilmesine sıcak bakmamıştır. [8] Örneğin “Itri’nin Nevâ Kâr’ı Üzerine Scherzo” eserinde, temanın çok seslilendirilmek yerine, çeşitli motifler yaratmak için kullanıldığı görülür. [9] Tonal, politonal, a-modal, dodekafoni stilinde yazdığı eserler mevcuttur. Akses kimi eserlerinde rastlamsal yazı tekniği kullanmıştır. [12]
Eserleri
Piyano : Prelüd ve Fügler (1929), Sonat (1930), Piyano için On Parça (1964)
Şan ve piyano : Portreler (1965), Hayır mı, Evet mi ? (1988)
Şan ve orkestra : Senfonik Destan – soprano, koro, orkestra için – (1973), Konservatuvar Marşı – Erkin ile birlikte – (1940), 50. Yıl Marşı (1973), Bir Divandan Gazel (1976)
Opera : Bayönder (1934), Mete (1933), Timur (tamamlanamamış)

KAYNAKÇA
[1] tr.wikipedia.org/wiki/Ahmet_Adnan_Saygun
[2] tr.wikipedia.org/wiki/Ulvi_Cemal_Erkin
[3] tr.wikipedia.org/wiki/Cemal_Resit_Rey
[4] tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Ferit_Alnar
[5] tr.wikipedia.org/wiki/Necil_Kazım_Akses
[6] APAYDINLI, K., Türk Beşleri ve Türkiye’deki Çok Sesli Koro Eğitimine Katkıları, ERPA International Congresses on Education, 2017
[7] DOĞAN, Ö. ve CAFEROVA, A., Necil Kazım Akses’in “Minyatürler” İsimli Solo Piyano Eserinde İzlenimcilik Etkisi, NWSA- FineArts, 2015
[8] İLGAR, M.K., Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Vokal Repertuvarının İlk Elli Yılına Bir Bakış ve Bu Bağlamda Seçilmiş Üç Eserin İncelenmesi, 2015
[9] AYDINER, M., Türk Beşleri’nin Eserlerinde Gelenekli Müziklerimize İlişkin Unsurların
Kullanımları ve Bu Unsurların Kullanımları Ekseninde İki Örnek Piyano Eserinin Analizi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2009
[10] ORTAKALE, G., Türk Halk Müziğinin Klasik Batı Müziğine Etkileri, 2007
[11] DOĞANGÜN, D., Ahmet Adnan Saygun’un Op.31 “Viyolonsel için Solo Partita’sı ve Eserin 1955 Türkiye’si Sanat Hayatındaki Yeri, 2015
[12] AYBULUS, Ş., Necil Kazım Akses’in Besteci ve Eğitimci Kimliği ile Birinci ve Dördüncü Yaylı Çalgılar Dörtlüsü Üzerine İnceleme, Balkan Müzik ve Sanat Dergisi, 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder