Troubadour ve Sokak Şarkıcıları
Önceki dönemlerde kavga, dövüş, av, içki gibi kaba
işlerle uğraşmak olan şövalyelik anlayışı gotik çağda değişti, şiire, sanata
verilen değer arttı. Avrupa derebeylerinin şatolarında, kalelerinde şarkı
söyleyip şiir okuyan gezgin ozanlar (Troubadour (1)) kilise baskısından kurtularak din dışı, yaşam sevinciyle dolu ezgiler
ortaya koydular. Bu gezgin ozanlar giderek Gregorius müziğinden uzaklaşmış, ve
kullandıkları modlara giderek yarım sesleri, özellikle fa diyez ve do diyezi
sokmuşlardır.
Kuzey-Güney Fransa’da, İngiltere’de ve Almanya’da
değişik şekillerde (Minnesinger (2), Trouveres, Galliard vb) adlandırılan bu gezgin ozanların ortak
özelliği, ulaşamadıkları gizemli bir aşkı müzik ve sözlerle dile getirmekti. Çalar,
söyler, yerel dillerinde ve lehçelerinde şiirler okur, dans ederlerdi. Kimi
bedenine taktığı zillerle müziğini çeşitlendirir, kimi müziğin eşliğinde
hokkabazlık, soytarılık yapıp tek kişilik eğlenceli bir oyun sergilerdi. Çalgıları
harp, lavta ve kemandı. Müzik biçimleri ise zamanın şiir biçimlerinden alınmış
olup “ballade, virelai, rondo” gibi isimler (3) taşımaktaydı. Ozanların bir kısmı
da soylu sınıftandı (Akitanya Dükü ve Poitiers Kontu Guillaume IX (1071-1129), Navarre kralı Thibaut, İngiltere kralı Aslan Yürekli
Richard gibi). Adını ve müziğini bildiğimiz en eski Troubadour’lardan biri Adam
de la Halle (1220-1288)’dir. Adam de la Halle’nin yazdığı Le Jeu de la
Feuillée’nin Komik Opera türünün öncülerinden olduğu kabul edilir.
Avrupa’da gezgin ozanların yanı sıra bir de sokak şarkıcıları
türemiştir. Bunlar çalgılarında ustaydı ve çok sayıda çalgıyı büyük bir
beceriyle kullanabiliyorlardı.
Gotik dönemde çok
sesliliğin gelişmesi üç evrede incelenebilir:
1.
Notre-Dame Dönemi
Kilise 12.yy’da ilk defa çok sesli müziği kabul
etmiştir. Dinsel müzikte çok seslilik Paris’teki Notre Dame Katedrali’nde
başlar. 1160-1250 yılları arasında bu kilisenin etrafında toplanan
müzikçilerden iki önemli besteci Leonin (1160-1193) ve Perotin (1160-1240)
yetişir. Gotik dönemde çok sesliliğin ortaya çıktığı bu dönem Notre Dame Dönemi
olarak adlandırılır.
2.
Eski Sanat (ArsAntique) Dönemi
12.yy ortasından 13.yy ortasına kadar uzanan dönem Eski
Sanat dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde ritim öğesi bir düzene girer ve
ölçülü ritim için yeni bir notalama dizgesi oluşur. 13.yy’ın en önemli vokal
müzik biçimi motet (4) bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Troubadourlar bu dönemde dini müzik örnekleri de vermişlerdir. Adam de la Halle
ilk motet örneklerini vermiştir.
(1) Troubadour : Provence dilinde bulucu, icat edici
(2) Minnesinger : Adını, elde edilemeyen bir soylu hanıma şövalye aşkını, bağlılığını yücelten Minne’den alır.
(3) Ballade: 12. yy.’da Güney İtalya halkının söylediği kısa dans şarkısı. Daha sonra, ballade, dans ile bağlılığını kaybetmiş, romantik yüzyılda Chopin, Liszt, Brahms gibi besteciler piyano için ballade’lar yazmışlardır. Bugün bu terim özellikle halk müziğinde, aşk şarkıları için kullanılır.
Rondo: Tekrar eden bir melodinin kontrast temalarla yer değiştirdiği müzikal form.
Virelai: Genellikle üç kıta ve bir nakarattan oluşan şarkı formu.
(4) Motet: (Fr. Mot: Söz) Eşliksiz kısa dinsel koral beste biçimi. Önceden var olan bir melodi temel olarak alınır, başka melodiler karşı nota olarak kullanılır.
3.
Yeni Sanat (Ars Nova) Dönemi
“Ars Nova” (Yeni Teknik) teriminin ilk olarak
kullanıldığı yerler, Johannes de Muris’in “ArsNovaeMusicae” ve döneminen büyük
düşünürlerinden biri ve ilerde Fransa kralının danışmanı olacakPhilippe de
Vitry’nin (1291-1361)“Ars Nova” başlıklı incelemeleriydi. Basitçe, “ars nova”,
14.yy müziğini ifade eder.
Vitry’nin incelemesinde en yeni ve kalıcı olan şey
ritmik notalamaya geçişti ancak tek değişiklik bu değildi: Müzik daha büyük bir
biçime ulaşıyordu. 13.yy’ın motetleri 1-2 dakika sürerken Vitry’ninve ondan
sonra gelenlerin motetleri öncekilerden 2-3 kat daha uzun oluyordu.
Vitry, nota sürelerinin yazımını, bugün kullanılan, sekizlik nota, dörtlük nota, ikilik nota ve
birlik nota olarak adlandırılan işaretlerin ataları olan temel işaretler aracılığıyla
açıklığa kavuşturdu. Bununla birlikte, armonik düzen belli bir merkez
oluşturmaya, ritmik çeşitlemeler zenginleşmeye başladı. “Motet” güncel konuları
işleyen bir biçim haline gelmiş, yeni biçimler ortaya çıkmıştı (Ballade, rondo,
virelai, caccia, madrigal). Yeni bir ritim kalıbı olan izoritim (1) doğdu.
Bu dönem müziği din dışı özellikler taşır. Pek çok
yapıt doğaya ilişkin (pastoral), hafif karakterde ve şiire dayalıdır.
Bestecileri
Philippe de Vitry (1291-1361) : Ölçü özelliklerindeki
canlılık, parlak zekasını gösterir niteliktedir. Konu çoğu zaman hicivdir.
GuillaumeMachaut(1300-1377) : Bestecinin Fransa
sarayıyla da bağları vardı ama emekli olduktan sonra Paris’ten uzak, Rheims’te
bir katedralde yaşadı. Orada bütün müzik yapıtlarının en iyi kopyalarını
derleyip gözden geçirdi. Bu çalışması nedeniyle, 100 lirik şarkısı, 33 moteti,
19 lai (2)
/öykü şarkısı ve 1 missası günümüze kadar gelmiştir. Ondan sonraki
yüzyılın bestecisi Dufay’den önce o zamana kadar en tanınmış besteci
Machaut’tu. 19.yy’dan itibaren missa’sının adı müzik tarihinde yerini aldı ve
tanındıkça Stravinski, OlivierMessiaen ve Jean Barraqué gibi pek çok besteciyi
etkiledi. Etkileyen şey, onun ritim kalıplarını, melodi notalarından bağımsız
olarak tekrarlaması, yani izoritim tekniğiydi.
Francesco Landini (1325-1397) bir ressamın, Jacopo da Casantino’nun
oğluydu. Çocukken çiçek hastalığı geçirip kör oldu. Çok tanınmış bir org
ustasıydı. Güzel şarkı söyleyip şiir yazardı. Dönemin bilge sanatçısı olarak
kabul edilir. Çoğunlukla din dışı eserler yazdı. Caccia, Ballade ve Madrigaller
besteledi, bu türler İtalyan “trecento” müziğine (3) yeni bir soluk getirdi.Şarkıların bazıları
dans gibiydi, canlı bir tempoyla başlardı, diğer birçoğu da düzensiz olmasına
rağmen akıcı bir ritimle bestelenmişti.Besteci bunun dışında polifonik müzikte
de eser bestelemiştir.
(1) Caccia: (İt. Av) Av sahnelerinin betimlendiği şarkı. Ya da müzikte bir motifin diğerini avlaması. Kanon yapısına benzer.
Madrigale: (İt. Matricale: kırsal, pastoral) Genellikle eşliksiz, ama bazen eşlikli vokal kompozisyon. Konu genellikle din dışıdır, aşk, hiciv ya da alegori niteliğindedir.
İzoritim: Notalar değişse de aynı ritmik hücrenin yinelendiği form.
(2) Lai : 13.yy troubadourlarının karakteristik ortaçağ Fransız şiir ve şarkı formu. 14.yy’da Alman Minnesinger’leri tarafından benimsendi.
(3) Trecento: Erkek sesi üzerine kurulu çalgı eşlikli şarkı sanatı. Armonik berraklığı ile akılcı bir sanat zenginliğini sergiler. Kuzey İtalya’nın önde gelen soylu aileleri bu şarkı sanatına öncülük ettiler.
Paolo da Firenze (1355-1436) : Benedikten başrahibiydi
ancak müziği din dışı şarkılardan oluşmaktaydı.
John Dunstable (1390-1453): İngiltere’de dönemin en
önemli bestecisi. Ortaçağ değerleriyle Rönesans sanatını birleştirmiştir.
Johannes Ciconia (1370-1411) : Liége’de doğdu, erişkin
yaşamının çoğunu Roma’da ve Padua’da geçirdi ve Padua’da öldü. Birden çok dil
biliyor, birden çok dilde besteliyor ve farklı müzik geleneklerini
kaynaştırıyordu. Müziği Polonya’ya kadar uzandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder