Piyanodan Öncesi
Klavisiteryum
Guido di Arezzo’nun (11.yy) kilisede koronun sesleri alması için kullandığı Monokord’a klavye ve her çalışta bir teli çekip bırakan bir mızrap eklenince, yıllar boyunca gelişen çalgı 1300’lü yıllarda Klavisiteryum’a dönüştü [1].
Klavikord
15.yüzyılda ortaya çıkıp daha çok Almanca konuşulan topraklarda gelişen bu enstrüman, sol tarafında tuşlar, sağ tarafında ses tahtasından oluşurdu ve mızrapların teli çekmesi değil, vurması prensibiyle çalışıyordu. Teli (yeri açısından) kısa ve uzun bölmelere ayıran mızrabın tele vurduktan sonra çekilmemesi, telin kısa ve uzun bölmelerinin ayrı ayrı titreşmesine sebep olurdu. Uzun bölmesinin titreşmesine izin verilirken, kısa bölmesi bir bez yardımıyla susturulurdu. Tuşa uygulanan kuvvetin artması/azalmasıyla enstrümanın belirli bir dereceye kadar nüans yapması mümkündü; ancak çalgının tellerinin iki bölümünün ayrı ayrı titreşmesi enstrümanın istenen ses hacmine ulaşamamasına sebep oluyordu. Yine de, Bach, Mozart, Beethoven gibi pek çok besteci klavikordu başka klavyeli çalgılara tercih ettiler [2].
Spinet / Virjinal
Adını mucidi Giovanni Spinetti’den alan, 1503 yılında icat edilen Spinet, ve Virjinaller birbirlerine çok benzer iki enstrümandır. Klavsen gibi, tuşa basılmasıyla mızrabın teli çekip bırakması prensibi üzerine çalışırlardı. Pek çok açıdan klavsene benzerlerdi ama Klavsenden daha küçüklerdi, bazı modellerinin ayakları yoktu ve masanın üzerine konarak çalınabiliyordu [3]. Ses tahtaları daha kısa oldukları için sesleri daha zayıftı. Ancak daha hesaplı olmaları ve az yer kaplamaları dolayısıyla tercih edilebiliyorlardı.
Klavsen
Klavsen’in Spinet ve Virjinallere göre daha uzun bir ses tahtasına sahip olması, onun daha uzun tellerinin ve dolayısıyla büyük bir ses hacminin olmasını sağladı. Mekanizması, tuşlara basılmasıyla tellerin çekip bırakılmasına dayanır; bu da piyanoya göre daha mekanik, klavikorda göre daha kesik ve daha az melodik bir sesin çıkmasına sebep olur [4]. Klavsene birkaç oktav daha ses kapasitesi ekleyebilmek için “stop” düğmeleri [5], birtakım ses değiştirici düzenekler ve çok sayıda pedal eklenmişti. Barok dönemde bu enstrüman, basso-continuo partisini çalardı. Klavsenin piyanoya göre dezavantajı, tuşlara ne kadar sert ya da yumuşak basılırsa basılsın, nüans yaratamamasıdır.
Piyanonun İcadı
Piyano, 1711 yılında İtalya’nın Floransa kentinde Bartolomeo Cristofori (1655-1731) isimli enstrüman üreticisi tarafından icat edildi. Cristofori, bu enstrüman hem piano (hafif), hem forte (güçlü) sesleri verebildiği için ona “piano ve forte sesleri verebilen klavsen” ismini vermişti. Sonrasında bu isim “pianoforte”ye evrildi.
Mekanizması, tuşa basılmasıyla, (bir mızrap yerine) bir çekicin tellere vurup ses çıkarması şeklindedir. Çekiç tele çarpmalı, ancak telin titremesini önlememesi için onunla temas halinde kalmamalıdır, hatta, müzisyenin tekrardan aynı notayı çalabilmesi için çekiç, mümkün olduğu kadar çabuk ama sert olmayan bir şekilde eski pozisyonuna geri dönmelidir [6].
İlk piyanolar görüntü olarak klavsene benziyordu, telleri pirinçtendi ve inceydi. Çıkardığı ses klavikord’dan daha hacimliydi, klavsene göre daha iyi nüans yapılabiliyordu. Yine de çıkardığı sesler yeteri kadar dolgun ve devamlı olamadığı için 1770’lere kadar eşlik çalgısı olarak kalmıştır.
Piyanonun Geçmişten Günümüze Gösterdiği Gelişmeler
Silbermann tellerden damperleri kaldırarak tellerin özgürce titremesine olanak sağlayan – şimdiki modern piyanoda en sağda yer alan- “sustain pedal”i icat etti. Bach’ın önerisiyle Silbermann, piyanonun tiz ve pes notalardan duyulan sesi birbirine eşitledi. Cristofori’nin, çekicin sadece tek tele basmasıyla sesin zayıflaması ve tınının değişmesini sağlayan el ayarı, İngiliz grand piyanolarında sol pedala (“una corda”) dönüşmüştür. Orta pedal fikri ise 1844 yılında Buassella tarafından ortaya atılmıştır. Bu pedal kuyruklu piyanolarda sesi uzatırken, duvar piyanolarında ses kısma işlevi görür. Kılavuzlu piyano geliştirilmiş, çapraz tel ve keçeli çekiç mekanik aksama eklenmiştir. Mozart’ın zamanında beş oktav olan ses sınırı 1810 yılında altı oktava çıkarılmıştır. Bugünkü piyano 55 beyaz, 36 siyah tuş olmak üzere toplamda 88 tuşa sahiptir.
Piyano Çeşitleri
Piyanolar şekli itibariyle kuyruklu piyano ve duvar piyanosu olarak; mekanizması itibariyle de akustik ve dijital piyano olarak ikiye ayrılabilir. Kuyruklu piyano şekil itibariyle klavsene benzer ve daha fazla ses hacmine ulaşabilirken duvar piyanosu daha küçük yer kaplayıp daha ekonomiktir.
Dijital piyano 1980’lerin sonlarında, bir piyanonun sesinin dijital olarak taklit edilmeye çalışılmasıyla ortaya çıkmıştır [7]. Dijital piyanolarda çekicin tele vurup ses çıkarmasını sağlayan akustik aksam yoktur, dijital piyanolar elektrikle çalışırlar. Akustik piyanolar sıcak, güneş, nem gibi ortam koşullarından etkilenirken dijital piyanolarda böyle bir durum herhangi bir elektronik cihazın etkilenebileceği kadardır. Ayrıca kimi dijital piyanolara kulaklık takılıp dinlenebilmesi, hafif ve ekonomik olması, akort etmeye gerek duyulmaması bazı durumlarda dijital piyanoların tercih edilme sebebidir. Müzikal anlamda karşılaştırmak gerekirse belki de şunu söylemek gerekir: “Bir dijital piyanonun kalitesi, bir akustik piyanoyu ne kadar iyi taklit edebildiğinden anlaşılır.”
Belli Başlı Piyano Markaları
Yamaha, Kawai, Pleyel, Steinway & Sons, Blüthner
Kaynakça
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Klavikord
[3] https://en.wikipedia.org/wiki/Virginals
[4] MUHARREMOVA, H., Piyano ve Öncüllerinin (Klavikord, Klavsen) İcra Sanatı Tarihindeki Rolleri, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 2008
[5] https://en.wikipedia.org/wiki/Harpsichord
[6] https://en.wikipedia.org/wiki/Piano
[7] https://www.nytimes.com/2001/01/04/arts/harold-rhodes-89-inventor-of-an-electronicpiano.html