29 Mayıs 2017 Pazartesi

Gotik Dönem Müziği (1150-1460)

Troubadour ve Sokak Şarkıcıları

Önceki dönemlerde kavga, dövüş, av, içki gibi kaba işlerle uğraşmak olan şövalyelik anlayışı gotik çağda değişti, şiire, sanata verilen değer arttı. Avrupa derebeylerinin şatolarında, kalelerinde şarkı söyleyip şiir okuyan gezgin ozanlar (Troubadour (1)) kilise baskısından kurtularak din dışı, yaşam sevinciyle dolu ezgiler ortaya koydular. Bu gezgin ozanlar giderek Gregorius müziğinden uzaklaşmış, ve kullandıkları modlara giderek yarım sesleri, özellikle fa diyez ve do diyezi sokmuşlardır.
Kuzey-Güney Fransa’da, İngiltere’de ve Almanya’da değişik şekillerde (Minnesinger (2), Trouveres, Galliard vb) adlandırılan bu gezgin ozanların ortak özelliği, ulaşamadıkları gizemli bir aşkı müzik ve sözlerle dile getirmekti. Çalar, söyler, yerel dillerinde ve lehçelerinde şiirler okur, dans ederlerdi. Kimi bedenine taktığı zillerle müziğini çeşitlendirir, kimi müziğin eşliğinde hokkabazlık, soytarılık yapıp tek kişilik eğlenceli bir oyun sergilerdi. Çalgıları harp, lavta ve kemandı. Müzik biçimleri ise zamanın şiir biçimlerinden alınmış olup “ballade, virelai, rondo” gibi isimler (3) taşımaktaydı. Ozanların bir kısmı da soylu sınıftandı (Akitanya Dükü ve Poitiers Kontu Guillaume IX (1071-1129), Navarre kralı Thibaut, İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard gibi). Adını ve müziğini bildiğimiz en eski Troubadour’lardan biri Adam de la Halle (1220-1288)’dir. Adam de la Halle’nin yazdığı Le Jeu de la Feuillée’nin Komik Opera türünün öncülerinden olduğu kabul edilir.
Avrupa’da gezgin ozanların yanı sıra bir de sokak şarkıcıları türemiştir. Bunlar çalgılarında ustaydı ve çok sayıda çalgıyı büyük bir beceriyle kullanabiliyorlardı.

Gotik dönemde çok sesliliğin gelişmesi üç evrede incelenebilir:

1.        Notre-Dame Dönemi
Kilise 12.yy’da ilk defa çok sesli müziği kabul etmiştir. Dinsel müzikte çok seslilik Paris’teki Notre Dame Katedrali’nde başlar. 1160-1250 yılları arasında bu kilisenin etrafında toplanan müzikçilerden iki önemli besteci Leonin (1160-1193) ve Perotin (1160-1240) yetişir. Gotik dönemde çok sesliliğin ortaya çıktığı bu dönem Notre Dame Dönemi olarak adlandırılır.

2.       Eski Sanat (ArsAntique) Dönemi
12.yy ortasından 13.yy ortasına kadar uzanan dönem Eski Sanat dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemde ritim öğesi bir düzene girer ve ölçülü ritim için yeni bir notalama dizgesi oluşur. 13.yy’ın en önemli vokal müzik biçimi motet (4) bu dönemde ortaya çıkmıştır. Troubadourlar bu dönemde dini müzik örnekleri de vermişlerdir. Adam de la Halle ilk motet örneklerini vermiştir. 

(1) Troubadour : Provence dilinde bulucu, icat edici
(2) Minnesinger : Adını, elde edilemeyen bir soylu hanıma şövalye aşkını, bağlılığını yücelten Minne’den alır.
(3) Ballade: 12. yy.’da Güney İtalya halkının söylediği kısa dans şarkısı. Daha sonra, ballade, dans ile bağlılığını kaybetmiş, romantik yüzyılda Chopin, Liszt, Brahms gibi besteciler piyano için ballade’lar yazmışlardır. Bugün bu terim özellikle halk müziğinde, aşk şarkıları için kullanılır.
Rondo: Tekrar eden bir melodinin kontrast temalarla yer değiştirdiği müzikal form.
Virelai: Genellikle üç kıta ve bir nakarattan oluşan şarkı formu. 
(4) Motet: (Fr. Mot: Söz) Eşliksiz kısa dinsel koral beste biçimi. Önceden var olan bir melodi temel olarak alınır, başka melodiler karşı nota olarak kullanılır. 


3.       Yeni Sanat (Ars Nova) Dönemi
“Ars Nova” (Yeni Teknik) teriminin ilk olarak kullanıldığı yerler, Johannes de Muris’in “ArsNovaeMusicae” ve döneminen büyük düşünürlerinden biri ve ilerde Fransa kralının danışmanı olacakPhilippe de Vitry’nin (1291-1361)“Ars Nova” başlıklı incelemeleriydi. Basitçe, “ars nova”, 14.yy müziğini ifade eder.
Vitry’nin incelemesinde en yeni ve kalıcı olan şey ritmik notalamaya geçişti ancak tek değişiklik bu değildi: Müzik daha büyük bir biçime ulaşıyordu. 13.yy’ın motetleri 1-2 dakika sürerken Vitry’ninve ondan sonra gelenlerin motetleri öncekilerden 2-3 kat daha uzun oluyordu.
Vitry, nota sürelerinin yazımını, bugün kullanılan,  sekizlik nota, dörtlük nota, ikilik nota ve birlik nota olarak adlandırılan işaretlerin ataları olan temel işaretler aracılığıyla açıklığa kavuşturdu. Bununla birlikte, armonik düzen belli bir merkez oluşturmaya, ritmik çeşitlemeler zenginleşmeye başladı. “Motet” güncel konuları işleyen bir biçim haline gelmiş, yeni biçimler ortaya çıkmıştı (Ballade, rondo, virelai, caccia, madrigal). Yeni bir ritim kalıbı olan izoritim (1) doğdu.
Bu dönem müziği din dışı özellikler taşır. Pek çok yapıt doğaya ilişkin (pastoral), hafif karakterde ve şiire dayalıdır.

Bestecileri
Philippe de Vitry (1291-1361) : Ölçü özelliklerindeki canlılık, parlak zekasını gösterir niteliktedir. Konu çoğu zaman hicivdir.
GuillaumeMachaut(1300-1377) : Bestecinin Fransa sarayıyla da bağları vardı ama emekli olduktan sonra Paris’ten uzak, Rheims’te bir katedralde yaşadı. Orada bütün müzik yapıtlarının en iyi kopyalarını derleyip gözden geçirdi. Bu çalışması nedeniyle, 100 lirik şarkısı, 33 moteti, 19 lai (2)  /öykü şarkısı ve 1 missası günümüze kadar gelmiştir. Ondan sonraki yüzyılın bestecisi Dufay’den önce o zamana kadar en tanınmış besteci Machaut’tu. 19.yy’dan itibaren missa’sının adı müzik tarihinde yerini aldı ve tanındıkça Stravinski, OlivierMessiaen ve Jean Barraqué gibi pek çok besteciyi etkiledi. Etkileyen şey, onun ritim kalıplarını, melodi notalarından bağımsız olarak tekrarlaması, yani izoritim tekniğiydi.
Francesco Landini (1325-1397) bir ressamın, Jacopo da Casantino’nun oğluydu. Çocukken çiçek hastalığı geçirip kör oldu. Çok tanınmış bir org ustasıydı. Güzel şarkı söyleyip şiir yazardı. Dönemin bilge sanatçısı olarak kabul edilir. Çoğunlukla din dışı eserler yazdı. Caccia, Ballade ve Madrigaller besteledi, bu türler İtalyan “trecento” müziğine (3) yeni bir soluk getirdi.Şarkıların bazıları dans gibiydi, canlı bir tempoyla başlardı, diğer birçoğu da düzensiz olmasına rağmen akıcı bir ritimle bestelenmişti.Besteci bunun dışında polifonik müzikte de eser bestelemiştir.

(1) Caccia: (İt. Av) Av sahnelerinin betimlendiği şarkı. Ya da müzikte bir motifin diğerini avlaması. Kanon yapısına benzer. 
Madrigale: (İt. Matricale: kırsal, pastoral) Genellikle eşliksiz, ama bazen eşlikli vokal kompozisyon. Konu genellikle din dışıdır, aşk, hiciv ya da alegori niteliğindedir. 
İzoritim: Notalar değişse de aynı ritmik hücrenin yinelendiği form.
(2) Lai : 13.yy troubadourlarının karakteristik ortaçağ Fransız şiir ve şarkı formu. 14.yy’da Alman Minnesinger’leri tarafından benimsendi.
(3) Trecento: Erkek sesi üzerine kurulu çalgı eşlikli şarkı sanatı. Armonik berraklığı ile akılcı bir sanat zenginliğini sergiler. Kuzey İtalya’nın önde gelen soylu aileleri bu şarkı sanatına öncülük ettiler.

Paolo da Firenze (1355-1436) : Benedikten başrahibiydi ancak müziği din dışı şarkılardan oluşmaktaydı.
John Dunstable (1390-1453): İngiltere’de dönemin en önemli bestecisi. Ortaçağ değerleriyle Rönesans sanatını birleştirmiştir.
Johannes Ciconia (1370-1411) : Liége’de doğdu, erişkin yaşamının çoğunu Roma’da ve Padua’da geçirdi ve Padua’da öldü. Birden çok dil biliyor, birden çok dilde besteliyor ve farklı müzik geleneklerini kaynaştırıyordu. Müziği Polonya’ya kadar uzandı. 







Romanesk Dönem Müziği (1000-1150)

Guido’nun Eli

1030 yılında rahip Guidod’Arezzo (955-1030) korodaki çocuklara duaları ezberletmek için; bir dizinin sekiz notasını gösterecek şekilde önce çocuklara bir halk ezgisi öğretti, sonra bunu Latince ve dinsel içerikli bir metne çevirdi. Böylece bir gam dizisinin sekiz notasını birden sergilemiş oldu:
Ut queantlaxis
Resonarefibris.
Miragestorum,
Famulitourum,
Sol ve polluti,
Labiİreatum,
SancteJoannes
D’Arezzo, elinin parmaklarındaki girinti ve çıkıntılara metnin ilk hecelerini yazdı. Bu yöntem müzik tarihinde “Guido’nun Eli” olarak anıldı.
Müzikte nota yazımı, yine D’Arezzo’nun, seslerin birbirine göre incelik veya kalınlıklarını göstermek için, “neuma” adı verilen nota benzeri simgeleri birbirine paralel çizgiler (dizek/porte) üzerinde kullanmaya başlamasıyla gelişmeye başladı. Bu yeni keşif, çok sesli müziğin ortaya çıkışıyla beraber yeni nota yazım tekniklerine ihtiyaç duyulmasıyla da açıklanabilir.

Organum

Organum, en basit anlamda, en az bir sesin diğerine eklenmesiyle oluşmuş kilise müziğidir. İlkel bir çokseslilik örneği de denebilir.Organum, bu dönemde Gregor ezgilerinin beşinci, dördüncü, sekizinci aralıktaki seslerle birlikte söylenmesi ya da çalgısal eşlikte buna uyan tutumu ifade ediyordu. Daha çok ilkel bir kontrpuan (ezgiye karşı ezgi) görünümündeydi. Sonraki yıllarda bu ilkel kontrpuan yerini daha özgür bir kontrpuana bıraktı.

Missa

Missa dini müziğin en olgun biçimi, Katolik kilisesi törenlerinde yer alan af dileme ve şükür dualarının formlarından biri, ayin müziğidir. Missa’nınIntroit (giriş) bölümü ve sonrasında sözlerin ilk sözcükleriyle adlandırılan beş temel bölümü vardır: Kyrie, Gloria, Credo, Sanctus, Agnus.

1)      Antiphona ad intruitum (introit: giriş) : Duayı yöneten papaz mihraba doğru yönelirken şarkıcılar Introit (giriş) bölümünü söylemeye başlar.
2)      Kyrie : 3 “Kyrieeleison” (Bağışla bizi efendimiz), 3 “Christeeleison” (Bağışla bizim efendimiz), 3 “Kyrieeleison”
3)      Gloria in exelsisdeo (Yüce Tanrı’ya zafer)
4)      Credo in unum Deum (Tek Tanrı’ya inanırım)
5)      Sanctus (Kutsal ekmek hazırlanırken söylenir)
6)      AgnusDei